Bu öfke karşısında değil AKP, hiç bir iktidarın artık yerinde durması mümkün değil. Zaten onlar da farkında, onun için bu kadar pervasız hırçınlıklara kalkıyorlar
"Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır / Tanı bunları, tanı da büyü."
1968... Elli üç yıl önce, ölümsüz şairlerimizden Ahmet Arif'in yazdığı bu dizeler, bugün gerçek oluyor, "hayal bile değildi, gerçek oldu!.." Hani, AKP'nin o ünlü sloganı gibi.
Bir kadın zorbalık yapan, Halk Ekmek büfesinin açılmasına engel olmak isteyen AKP'li Ümraniye Belediyesinin zabıtalarına bağırıyor da, bağırıyor:
"Elinizi ekmeğimizden çekin!.. Yeter artık!.."
Evet, her anlamda yeter artık!..
İnsanların ucuz ekmek almalarına engel olmaya kalkmak da, ne demek!..
Sen ne biçim Belediye Başkanısın, sen AKP'li Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım, aynı zorbalığı gösteren AKP'li Üsküdar Belediye Başkanı sen Hilmi Türkmen, bu ne pervasızlık, "halkın ekmeği ile oynamak!.."
Partizanlık insanların ekmeği ile oynamaya kadar geliyor. Pek çok yaşadığımız olay gibi, bizim siyasi tarihimizde yoktu, "hayal bile değildi, bu da gerçek oldu!.."
********
Zabıta zabıtayla kavga ediyor
Ekim ayında ekmeğe yapılan zamla birlikte, 240 gram ekmeğin fiyatı 1 lira 75 kuruşa yükseliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi halka daha ucuza ekmek satmak amacıyla, İstanbul'un çeşitli yerlerine "Halk Ekmek Büfeleri" açılmasına karar veriyor.
"Bu karar Büyükşehir Belediye Meclisi'nde AKP ve MHP'li üyelerin katılımıyla, oybirliği ile alınıyor."
Büyükşehir Belediyesi 250 gram ekmeğin fiyatını 1 lira olarak belirliyor. Halk Ekmek Büfelerinde ekmek 1 liradan satışa çıkıyor.
Çıkıyor da...
Ümraniye ve Üsküdar'da gel de, sat!..
Ümraniye ve Üsküdar'da gel de, o büfeleri kur!..
Bu iki ilçenin AKP'li belediyeleri "büfelerin kurulmasına engel olmak istiyor."
O kadar ki...
"Büyükşehir belediye zabıtaları ile ilçe belediye zabıtaları kavgaya tutuşuyor, birbirine giriyor!.."
AKP'nin ünlü sloganıyla, "Hayal bile değildi, gerçek oldu!.."
Biri gelip anlatsa, kimse inanmaz, ancak TV'lerde o çirkin engellemeler, kavgalar, zabıtayı zabıtaya düşüren AKP'li belediye başkanları...
Partizanlıktan gözü dönmüşlüğün son halkası...
Afrika kabilelerinde bile, görülmeyen sahneler...
Fark 75 kuruş
Ucuz ekmek alabilmek için büfelerin açılmasını bekleyen halk da, zabıtaların kavgasına karışıyor ister istemez.
Bir kadın öne fırlıyor, "Bizi canımızdan bezdirdiniz, yeter artık" diye haykırıyor, "elinizi ekmeğimizden çekin!.."
O feryat aslında, müthiş bir dramı anlatıyor.
"Sadece ve sadece 75 kuruş daha ucuza ekmek alabilmenin feryadı."
Görevden alınan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un kulakları çınlasın!.. Ne diyordu o Bakan:
"Türkiye'de yoksulluk sorun olmaktan çıktı."
Madem çıktı, sadece 75 kuruşa daha ucuza ekmek alabilmek için insanlar ekmek büfelerinin önünde neden kuyruğa giriyor?.. Büfenin açılmasına engel olmak isteyenlere bu insanlar neden öfkeyle haykırıyor?..
Bu öfke karşısında değil AKP, hiç bir iktidarın artık yerinde durması mümkün değil. Zaten onlar da farkında, onun için bu kadar pervasız hırçınlıklara kalkıyorlar.
******
"Suyumuza çamur karıştı"
İstanbul'da ucuz ekmeği engelliyorlar, Rize İkizdere'de temiz suyu...
İkizdere biyolojik çeşitliliği nedeniyle koruma altında. Ne gam!..
Suları şırıl şırıl akan, çevreye hayat veren o vadide malum ve AKP'nin gözde müteahhitlerinden biri, hani "milletin a... koyacağını" söyleyen kişi, taş ocağı açmak izni alıyor.
Yöre halkı direniyor:
"Elli yıllık, yüz yıllık kestane, gürgen, ıhlamur ağaçlarımız gitti, suyumuza çamur karıştı. Bu kazanç değil, katliamdır. Bu topraklara, bizlere bunları yapmaya kimsenin hakkı yok. Artık bir şeylere dur demenin zamanı geldi."
Temiz suya çamur karışıyor, çünkü jandarma korumasıyla çalışan iş makinaları vadideki ağaçları kökünden söküp atıyor, evlere giden su boruları parçalanıyor, köylünün geçim kaynağı olan arı kovanları yerle bir ediliyor.
Halk öfkelenmesin de, ne yapsın?..
Bu öfke karşısında değil AKP, hiç bir iktidarın artık yerinde durması mümkün değil.
********
Aaaa, Erdoğan Kuzu Gibi
Hani, o alışılagelmiş "eyyy" diye başlayan nutuklar patlatmak yerine...
"- Başkan Biden bizi üzmüştür.
- Sağ olsun, evimize kadar gelip, bizi ziyaret etmiştir.
- Biz yabancı değildik, farklı ilişkiler vardı.
- Amerika ile de, Avrupa Birliği ile de eşit şartlarda çalışmak, beraber yürümek istiyoruz.
- Bu işbirliğinin çok önemli ve herkesin faydasına olduğuna inanıyoruz.
- İstiklalini ve istikbalini her şeyin üstünde tutan olarak, her zeminde konuşmaya, anlaşmaya, işbirliğinde birlikte olmaya hazırız."
Amerikan Başkanı Biden'ın "Ermeni Soykırımını tanıyorum" açıklamasına üç gün sonra cevap veren Tayyip Erdoğan benzer durumlardaki azarlamalar ve suçlamalar yerine, beklenmedik ölçüde "alçaktan uçuyor."
Soykırım iddialarıyla ilgili her ne kadar tarihsel gerçekleri ve inancını dile getiriyor olsa da, ne içerde, ne dışarıda hiç kimsenin görmediği kadar "nazik ve yumuşak" bir dil kullanıyor.
Hatta, "evimizde ziyaret etti" diyerek, kişisel dostluk imasında bulunuyor.
Neden böyle kuzu gibi?..
"- Amerika'daki Halkbank Davası...
- İçerde ekonomik kriz...
- Dış politikada herkesle kavgalı, her türlü manevranın sonuna gelinmiş olması...
- Batı Dünyasında hiç kimsenin onunla artık görüşmek istemeyişi."
En yakınındaki danışmanın, sözcüsünün aktardığı gibi, "değerli yalnızlığın" fotoğrafı.
Bir farkla, "değeri" gitmiş, yalnızlığı kalmış!..