Lenin'den sonra 1924'ten 1953 yılında ölümüne kadar Sovyetler Birliği'ni koyu diktatörlükle yöneten Stalin'in siyaset tarihine geçen seçimlerle ilgili sözü unutulmaz: "Oy veren halk aslında hiçbir şeye karar vermiyor. Ama, oyları sayanlar her şeye karar veriyor"
12 Eylül 1980 askeri darbe döneminden çıkıp, 1983 seçimleriyle demokrasiye yeniden dönerken...
1983 seçimlerinde katılma oranı yüzde 92.86. Bu oran son 14 Mayıs dahil, 1950'den sonra yapılan yirmi bir seçimin ilk rekoru. Hâlâ aşılamayan asıl rekor 1987 seçimindeki yüzde 93.38'lik katılım oranı.
Bu iki seçimde de, Turgut Özal'ın kurduğu ANAP iktidara geliyor.
CHP'nin 27 yıllık tek parti iktidarından sonra Demokrat Parti'nin kazandığı 1950 seçimlerinde katılma oranı yüzde 89.30.
Değişim arzusu seçimlerde katılım oranını her zaman yükseltiyor.
İlk açıklananın tersine, 14 Mayıs'ta katılım oranı yüzde 85.60.
Değişime göz kırpan bir oran ama, 2018'deki yüzde 86.24'ün gerisinde kalıyor.
Bugünkü yüzde 85.60'lık katılım oranına bakıldığında...
5 milyon 777 bin 551 seçmenin oy kullanmadığı, sandığa gitmediği ortaya çıkıyor.
Ayrıca, 1 milyon 363 bin 143 oy geçersiz sayılıyor.
28 Mayıs'ta seçimi kazanmak için CHP'nin hedef kitlelerinden biri sandığa gitmeyen 5 milyonu aşkın seçmeni sandığa taşımak.
28 Mayıs'ta geçersiz oyların o kadar yüksek olmayacağını düşünmek mümkün. Çünkü, küçük bir oy pusulası ve iki adaydan birine oy verilecek, yani işlem çok daha basit.
Bir de, ilk turda yarış dışında kalan üçüncü aday Sinan Oğan'nın aldığı 2 milyon 796 bin 370 oy var.
Ümit Özdağ vak'ası
Sinan Oğan'ın oyları denilince...
Oğan'ın dahil olduğu Ata İttifakı'nın başını çeken Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ dün sabah Halk TV'de İsmail Küçükkaya'nın konuğu. Soru net:
"Ata İttifakı ve Sinan Oğan 28 Mayıs'taki ikinci turda kimi destekleyecek?.."
Ümit Özdağ kilit konumda olduğunu düşünerek, işin keyfini çıkartıyor, siyasetten çok psikolojik bir duruş sergiliyor.
Sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi, milliyetçilik, terör örgütleriyle araya mesafe konulması gibi, bilinen koşullarını sıralıyor, ardından bayram ziyaretine gitmediklerinden tutun, telefon ettiği halde, CHP'nin geri dönmeyişine kadar bir dizi nedenle CHP'ye giydiriyor da, giydiriyor!..
İsmail Küçükkaya araya giriyor, "CHP'yi doğradınız da, Erdoğan'a hiçbir şey söylemiyor musunuz" diye sorunca, Özdağ:
"Onunla zaten yirmi bir yıldır kavgalıyım".
Sonra ağzından baklayı çıkartıyor, özetle:
"İki aday da bize yakın değil. Destekleme şartlarını içeren protokol hazırlayacağız ve iki lidere de götüreceğiz. Protokolü kim desteklerse, ona göre karar vereceğiz. Şartlarımız yerine getirilmezse, ikisine de destek vermeyiz".
Bu durumda soru şu:
Madem Erdoğan'la yirmi bir yıldır kavgalısınız,
Madem Erdoğan'ın rejimine son vermek için ona her türlü eleştiriyi yöneltiyorsunuz,
Ve madem Erdoğan'ı devirmek amacıyla aday çıkarttınız,
O zaman, Erdoğan'a destek ihtimalini neden hâlâ açık tutuyorsunuz?..
Beklemediği anda siyaseten önemli rol oynamak Özdağ'ın psikolojisini değiştirmiş gibi!..
Siyasi görüşüne hiç katılmasam bile, imzalı gönderdiği bilimsel kitaplarını zevkle okuduğum, uzun yıllardır birebir tanıdığım Ümit Özdağ'ı dün TV'de pek tanıyamadım.
Bir ara, "benim tanıdığım o Ümit Özdağ acaba bu Ümit Özdağ mı" diye düşünmeden edemedim!..
Seçimde partisinin aldığı yüzde 2.2 oy oranı anlaşılan onu siyasi mantık hatalarıyla dolu bir söyleme sürüklemiş!..
Seçim güvenliği
Son yıllarda seçimlerde çok tartışılan bir konu var.
Seçimlerde hile iddiası!..
Bu iddiaya bağlı olarak, seçim güvenliği ön plana çıkıyor.
Muhalefet güvenliği sağlamak için organize oluyor, oy kaydırmalara karşı nasıl önlem alınır, varsa açık nasıl kapatılır, emeğinin önemli bölümünü buraya harcıyor. Utanç verici bir durum!..
Sandık sonuçlarının değiştirilmesine ilişkin kamu oyuna yansıyan çeşitli iddialar karşısında...
CHP ve İYİ Parti 4.825 sandıkta, Yeşil Sol Parti binin üzerinde sandıkta seçim sonuçlarına itiraz ediyor.
Almadığı halde, bir partiye yazılan oylar, bir partinin aldığı oyların başka bir partiye yazılması gibi hile iddiaları daha çok milletvekili seçimleriyle ilgili. Herhangi bir partinin milletvekili sayısını lehte ya da aleyhte değiştirebilecek oy kaydırmalarına itirazları Yüksek Seçim Kurulu karara bağlıyor.
O ünlü söz
Dünyaya bakın!...
Nerede olursa olsun, bütün otoriter rejimlerde diktatörler hep yüzde 90'nın üzerinde oy alıyor, aksi bir örnek yok. Diktatörlüğün hüküm sürdüğü ülkelerde sandıklarda bol bol hile, sandık başında seçmene baskı, ne ararsan var!..
Lenin'den sonra 1924'ten 1953 yılında ölümüne kadar Sovyetler Birliği'ni koyu diktatörlükle yöneten Stalin'in siyaset tarihine geçen seçimlerle ilgili sözü unutulmaz:
"Oy veren halk aslında hiçbir şeye karar vermiyor. Ama, oyları sayanlar her şeye karar veriyor".
Stalin seçimlerin sırrını çözmüş!..
Sandıklarda Stalin etkisi!..
28 Mayıs'ta seçim güvenliğinin sağlamasının ve değişim için oy verildiği takdirde, seçimi kazanmanın anahtarı bu cümlede yatıyor.
Demek ki:
Sandıklarda Stalin etkisini kırmak gerek!..