Uçurumun yamacında ağaçta sallanan araba

28 Mayıs'ta verilecek kararın olağanüstü hayati önem taşıdığını çok iyi görmek gerekir. Ya hep birlikte uçuruma, ağaçta asılı kalan arabanın aşağıya yuvarlanması... Ya da ağaçta asılı kalan arabayı yeniden yukarıya çekmek için bir fırsat

Haber Tarihi: 25.05.2023

O araba düştü düşecek.

İlaç mı?..

Şeker, tansiyon, kanser ilaçları mı?..

Gıda ürünleri mi?..

Doğalgaz mı?..

Petrol mü?..

Böyle giderse, bu politikalar devam ederse...

Hangisini yurt dışından satın alacak (ithal edecek) paranız, döviziniz var?..

28 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığı ikinci turunda Tayyip Erdoğan'ın kazanması halinde, ekonomide nasıl bir durumla karşı karşıya kalacağımızın fotoğrafı bu.

Buraya nasıl geliyoruz?..

Erdoğan'ın dünyada eşi benzeri bulunmayan ekonomik ısrarı, izlediği ekonomi politikası, politika demek bile yanlış, baştan sona ne olduğu belli olmayan o kararlarla buraya geliyoruz.

Türkiye geçmişte zaman zaman ciddi döviz darboğazına giriyor ancak, böylesi bir felaketi ilk kez yaşamaya başlıyoruz. Erdoğan rejiminin devamı durumunda bu felaketin katlanacağına kimsenin şüphesi yok. Dünyadaki Türk ya da değil, bütün ünlü iktisatçıların birleştiği nokta bu.

İftiralar ve yalanlar

Ekonomi bu ölçüde uçuruma yuvarlanırken...

AKP'nin tutunacağı başka dal kalmıyor. 

Bin türlü iftira, yalan ve karalama kampanyası öncülüğünde...

Dini hassasiyetlerin çoktan unutulduğu bir seçim sürecini üstelik dindar ve muhafazakâr insanlar yürütüyorsa...

Bir cami imamı kendinden geçip, "28 Mayıs gecesi silahlarınızı hazır edin, benim iki silahım da dolu" diyecek kadar, nefret rekoru kıran cüreti bulabiliyorsa...

Nereye gidiyoruz biz?.. Seçime mi, savaşa mı, nereye?..

Oysa, nereye gittiğimizin çok başka bir göstergesi var:

Uçuruma gidiyoruz, uçuruma...

Hani, filmlerde olur, bir araba uçurumdan aşağıya yuvarlanacak, hemen yamaçtaki bir ağaca tıkılır, düştü düşecek...

Sallanır, sallanır...

Ve uçuruma yuvarlanır.

Seçim sonrasında EKONOMİ işte tam bu durumda.

Şu an ağaçta takılı durumdayız, sallanıyoruz da, sallanıyoruz.

Bununla birlikte, zor da olsa, kurtulma ümidi, ihtimali hâlâ var, eğer Kemal Kılıçdaroğlu seçilirse.

Döviz ve döviz

Dünyanın bütün iktisatçıları, Türk ya da değil, hepsi aynı noktada buluşuyor:

"Merkez Bankası döviz rezervleri 10 Mayıs'ta eksi 65 milyar dolara geriliyor.

Enflasyon yüksek, o nedenle altına talep artıyor.

Altın talebi Merkez Bankası kasasından satılan altınlarla karşılanıyor. Altın rezervi hızla düşüyor.

Erdoğan'ın ısrarla izlediği yanlış politikalar nedeniyle, ekonomi Türkiye'nin görmediği bir döviz krizine doğru son hızla sürükleniyor".

Bu olayın döviz yönü.

Döviz krizi ile birlikte, Türk Lirası değerinde de kayıp kaçınılmaz. Dolar karşısında, ufukta yüzde yirmi dolayında bir devalüasyon görünüyor.

Bunun kötü yanı, ithal mallarındaki fiyat artışıyla birlikte, enflasyonun biraz daha yükselmesi.

Bütçe delik deşik

Seçim öncesinde Erdoğan'ın kazanmak için bulduğu çarelerden biri devletin parasını bol keseden dağıtmak.

Memur, işçi, emekli, asgari ücretli toplumun her kesimine cömertçe para dağıtıyor. Ücret artışları ile elektrik, doğalgaz gibi bazı ürünlerde geçici indirimlere gidiyor.

Bunun sonucunda:

Bütçede yaklaşık bir trilyon liralık harcama var. Mevcut bütçe buna elbette yetmiyor, seçim sonrasında ek bütçe kaçınılmaz hale geliyor.

Zamlar ve vergiler

Ek bütçenin, bol keseden harcamaların Türkçesi şu:

Zam ve zam ve zam. Mallara ve hizmetlere, doğalgaz, elektrik, benzin gibi temel ürünlere zam.

Vergi ve vergi ve vergi. Ek vergiler ve yeni vergiler.

Seçim öncesinde bol keseden dağıtılan paraların misliyle geri alınmasına tanık olacağız.

Krizin ekonomik büyümeye yansıması sürpriz olmaz. Belli bir duraklama, daralma beklentiler arasında.

Krizin ayak sesleri

Uçuruma doğru yol almanın izleri geçen hafta görülmeye başlıyor.

Merkez Bankası'nın bankalara gönderdiği ve fakat tepki üzerine geri çekmek zorunda kaldığı talimat nereye gittiğimizi gösteriyor.

Bankaların nakit avanslarını kısmaları isteniyor. Gerekçe yine durumun fotoğrafı:

"Çekilen TL avansının döviz satın almaya yönelmesi, bunun sonucunda doların TL karşısında yeniden artışa geçmesi".

Merkez Bankası'nın bu gerekçesi uygulamaya geçtiği anda, piyasada kıyamet kopuyor ve karardan dönülüyor.

Seçim öncesi olduğu için dönülüyor.

Yoksa, seçim sonrasında benzer kısıtlamaya tekrar gidilmesi pekala mümkün.

İki istisna

Bu felaket senaryosunun iki istisnası var.

İlki, Kılıçdaroğlu'nun kazanması halinde, daha rasyonel politikalara dönüleceği için yurt dışından belli bir yabancı sermaye akışıyla birlikte, hemen değil ama, bir süre sonra yavaş yavaş nefes alabilecek bir ekonomiye doğru yol alabilme durumu.

İkincisi ise, büyük bir sürpriz olmak üzere, Erdoğan'ın yeniden kazanması durumunda, şimdiye kadar uyguladığı politikalardan vazgeçmesi ki, hayli düşük bir ihtimal.

Ve demokrasi

Erdoğan seçilir ve politikasında ısrar ederse...

Ekonomik açıdan uçuruma yuvarlanmak hemen hemen kaçınılmaz.

İşte, bir başka tehlike orada.

Otoriter rejimin daha da otoriterleşmesi, şu anda ne kadar demokrasi varsa, onun da iyice törpülenmesi ile karşılaşabiliriz.

Dolayısıyla...

28 Mayıs'ta verilecek kararın olağanüstü hayati önem taşıdığını çok iyi görmek gerekir.

Ya hep birlikte uçuruma, ağaçta asılı kalan arabanın aşağıya yuvarlanması...

Ya da ağaçta asılı kalan arabayı yeniden yukarıya çekmek için bir fırsat.

Hepimiz ve gelecek kuşaklar adına.

Gelecek kuşaklar diyorum, çünkü normale dönüşün yıllar alacağı şimdiden hesaplanıyor.








YALÇIN DOĞAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları