Fransa'dayım, Almanya'da, İngiltere'de, Hollanda'dayım, İsveç'te, Norveç'te, Belçika'dayım.
Dün o ülkelerdeyim ve evet dün...
"Ankara'dayım...
Yıllar ve çok uzun yıllardır özlemini çektiğimiz, rüyasını gördüğümüz, çoktan unuttuğumuz bir tören... Hayır, tören değil, tam bir "demokrasi şöleni."
Altı siyasal partinin bir araya gelerek, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin" ana hatlarının açıklandığı, "demokratik bir Türkiye için" hiç bir dinsel, etnik, ideolojik, cinsel, siyasal ayrım yapmaksızın, hepimize söz vererek, hepimizi kucaklayarak, hazırladıkları temel uzlaşma metninin imza töreni...
Bizim siyasal tarihimizde bir ilk.
*****
"Tek adam tarihe havale"
Çağdaş bir demokraside olması gereken ne varsa, açıklanan ve söz verilen metinde hepsi var.
"- Çoğulcu demokrasi,
- Temel hak ve özgürlükler,
- Bağımsız yargı,
- Kuvvetler ayrılığı,
- Etkin bir yasama, yani Meclis,
- Yürütmenin denetlenmesi,
- Hazinenin korunması,
- Basın özgürlüğü ve medyada tekelleşmenin önüne geçilmesi,
- Yolsuzlukların önlenmesi,
- Seçimlerin güvence altına alınması,
- Şeffaf bir kamu yönetimi,
- Kadın - erkek eşitliği,
- Çocukların eğitimi ve hakları,
- Çevrenin korunması."
Her biri tek başına önemli olan bu başlıkların toplandığı temel bir hedef var:
"Tek adam rejimine, otoriter rejime son vermek."
Bu amaçla, partili olmayan, tarafsız bir Cumhurbaşkanı, devleti temsil eden, sembolik bir görev niteliği ile karşımıza çıkıyor. Yetkiler ülkeyi asıl yöneten, içinden çıktığı TBMM'ye karşı siyasi sorumluluk taşıyan bir hükümette toplanıyor. Ama, öyle sıkı denetim ve denge mekanizmalarıyla birlikte ki, Batı demokrasilerindeki anahtar görevini yürüten kurumlar eşliğinde.
"Tam çağdaş bir demokrasi örneği."
Yüzde 3 ve demokratik bir jest
"Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi" çoğulculuğa dayandırmak amacıyla önemli bir adım atılıyor.
12 Eylül darbesiyle birlikte gelen ve kırk yıldır sabit tutulan "yüzde 10 oranındaki seçim barajının yüzde 3'e düşürülmesi" öngörülüyor.
Bu toplumun tüm katmanlarının Meclis'te temsil edileceği anlamına geliyor, hiç kimseyi dışlamadan.
Ve bu arada ilginç bir ayrıntı, bir jest dikkatimi çekiyor:
"Bütçenin denetlenmesi ki, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, ‘Kesin Hesap Komisyonu' kurulmasına karar veriliyor.
O komisyonun başkanı:
‘Ana muhalefet partisinden bir üyeye veriliyor'.
Siyasi jestin ötesinde, muhalefetin demokrasinin ayrılmaz parçası olduğunu anlatan bir adım."
Yirmi yıldır muhalefetin yapıcı tek bir önerisine ‘evet' demeyen ama, uygun gördüğünde, daha sonra aynısını uygulayan AKP - MHP ortaklığının bu saatten sonra kulağına küpe olur mu, sanmam!..
İki yüz yıllık serüven
Ünlü sosyolog Prof. Dr. Niyazi Berkes'in 1962 yılında yazdığı bir kitap var:
"İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz."
Berkes o kitapta iki yüz yıllık bocalamanın, az gelişmişliğin, rejim tıkanıklığının temel nedenini "demokrasideki eksikliğe" bağlıyor.
Osmanlı'dan gelen otokratik düzen ilk olarak, kısmen de olsa:
"1808 Sened-i İttifak ile sınırlanıyor, padişahın yetkileri o anlaşma ile ilk kez budanıyor."
1808 sonrasında çeşitli demokratik girişimler var, anayasa hukukumuz açısından 1876 Anayasası, 1908 Meşrutiyeti ve Anayasası, Cumhuriyet dönem anayasaları.
1961 Anayasası bizim gördüğümüz en demokratik anayasa.
Ancak...
"2017 Anayasa referandumu ile demokrasiye veda ediyoruz, ‘Tek Adam Rejimi' kuruluyor."
En demokratik olanı bile, yine "tepeden inme" geliyor.
2022: İlk kez sivil ve tabandan
Dün 28 Şubat 2022 günü açıklanan "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" 1808'den bu yana, ilk kez tabandan gelen, sivil bir hareket.
Tam anlamıyla çağdaş bir demokrasiye dönüşün çok büyük bir adımı.
Otoriter rejimi baştan sona ortadan kaldıran, ülkenin siyasal sistemini demokrasiye uygun olarak, yeniden kuran bir adım.
Bir çağrı: Altı parti ve diğerleri
Bu atılıma karar veren altı siyasal parti. Önemli bir çoğunluk.
Daha da güçlü olmak üzere, iktidarın seçimde yerini korumasına hiç şans tanımadan, seçimle değişimine çok ciddi katkı sağlamak adına...
Şimdi seslenmek istiyorum.
"HDP ve seçime girmeye hak kazanan sol partilere, TİP, Emek Partisi, TKP, Sol Parti ve sol ile ilgisi olmayan Yeniden Refah Partisi'ne...
Otoriter rejime son vermek üzere:
‘Bu ilkelere itirazınız var mı?.. Olamaz!.. Çünkü, aynı değerleri sizler de savunuyorsunuz!..'
O zaman bu ittifaka neden katılmıyorsunuz?..."
Şimdi dün o muhteşem metinde buluşan altı partiye seslenmek istiyorum.
"Siz o partileri neden çağırmıyorsunuz?.."
Aranızdaki farklılıkları bir kenara atarak...
Marx hiçbir zaman geçerliğini yitirmeyen sözüyle, işçi sınıfına seslenirken, ne diyor:
"Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok!.. Birleşin!.."
O halde:
"Siz de...
Birleşin!.."
Rüya gibi umut
Altı parti dün öyle bir umut aşıladı ki...
Öngördükleri demokratik sistemle...
Ülkemde çicekler açacak...
Geçiş dönemi zor da olsa...
Demokrasi... İnsan hakları... Özgürlük... Adalet... Refah...
Bunları hepimiz çoktan hak ediyoruz.