Muhalefet bu yasayı kapı kapı dolaşarak, halka iyi anlatabilirse, çekilen yoksulluk ve açlıkla birlikte, tek başına bu yasa bile, bunları çoktan sandığa gömer!..
"- Salgınla ilgili tweet doktorlar,
- Dolar kaç lira olacak, tartışmasını açan ekonomistler,
- TÜİK'in açıkladığı enflasyonun gerçek olmadığını söyleyen bilim adamları,
- Bir cezaevinde yapılan işkenceyi dile getiren, işkence gören kişinin yakınları,
- Benzin, mazot, elektrik, doğalgaz zamlarını eleştiren sıradan yurttaşlar,
- Diyanete bağlı Kur'an kursunda çocuklara yönelik cinsel saldırıyı yazanlar,
- İktidarın işine gelmeyen içerikte tweet atanlar ve o tweetleri paylaşanlar,
- Yurt paralarının yüksek olduğunu söyleyen Z Kuşağı gençleri,
- Avukat kadının etek boyunun ölçülmesine tepki gösteren avukatlar...
- Bir nedenle, hak kazandıkları halde, tazminatını alamadıkları için ayağa kalkan işçiler,
Sadece gazeteciler değil, toplumun her kesimi...
Meclis'te görüşülmeye başlayan, ifade ve düşünce özgürlüğünü temelinden ortadan kaldıran bir yasanın hedefi haline geliyor".
AKP - MHP ortaklığının askeri darbe dönemlerinde bile görülmeyen, adına 'Dezenformasyonla Mücadele' dedikleri yasa Cumhuriyet tarihimizin özgürlükleri yerle bir eden en ağır yasalarından biri değil, en ağır yasası. Çünkü, gazeteci olsun olmasın, toplumun bütün bireylerini kapsıyor.
Buz gibi de, doğru olduğu halde, bunların işine gelmediği için 'yalan haber' diyerek, insanları bir ile üç yıl arasında hapse mahkûm etmeyi, herkesin sesini kısmayı aklına koymuş bir kafanın getirdiği yasaklar zinciri.
Anayasa delik deşik
Bu yasa 15 Haziran 2022 tarihinde Meclis Anayasa Komisyonunda ele alınıyor. Komisyon tutanaklarını okuyorum. Şimdi dikkat:
"- Yasaya ilişkin muhalefetin tezlerine AKP'den hemen hiç bir üye yanıt veremiyor, sadece yasayı çıkarmak için canını dişine takan, metni kaleme alanlardan, 1980 öncesi Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı MHP'li Feti Yıldız yanıtlamaya çabalıyor.
- Yasa baştan sona Anayasa'nın pek çok maddesine ayıkırı, zaten uyulmayan Anayasa şimdi iyice delik deşik hale geliyor."
Sadece Anayasa ihlali ile kalmıyor...
Ayrıca...
AKP 2003 - 2004 yıllarında AB'ye Uyum çerçevesinde kendi getirdiği yasalara da, aykırı adımlar atıyor.
Kendin getirmişsin, şimdi kendin kaldırıyorsun.
Örneği var.
Kayıtlar BİK'e
Bu yasanın bilmem kaçıncı maddesinde:
"Süreli faaliyet gösteren yayın kuruluşları, Internet siteleri yasa yürürlüğe girdikten sonra üç ay içinde kendileriyle ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarında bulunan kayıtları Basın İlan Kurumu'na devretmek zorunda."
Oysa, o kayıtların Cumhuriyet Başsavcılıklarına iletilmesi kuralını AKP 2003 - 2004'te kendisi getiriyor!..
Şimdi bu yasayla yapısını yeniden değiştirerek, kendisine daha bağımlı hale getirecek biçimde yeniden oluşturarak, o yetkiyi Basın İlan Kurumu'na (BİK) veriyor.
Baskı altındaki gazeteleri ve Internet sitelerini ayrıca Basın İlan Kurumu ile denetleyerek, basın özgürlüğünü bir de, bu kurum yoluyla yok ediyor.
O Basın İlan Kurumu ki...
"Muhalefet eden gazetelere resmi ilan vermeyerek, ceza yağdırıyor, o gazeteler Anayasa Mahkemesi'ne başvuruyor, mahkeme 10 Mart 2022'de hak ihlali kararı veriyor. Buna rağmen, Evrensel Gazetesi'ne ilan cezası hala devam ediyor!.."
Kamu kurumlarının sadece gazete ve dergilere değil, Internet sitelerine verecekleri ilanlar yine Basın İlan Kurumu'nun iznine bağlanıyor.
İletişim Başkanlığı
Basın kartlarını İletişim Başkanlığı veriyor. Ama, yandaşlarına veriyor, muhaliflere vermiyor.
"Ben yıllarca sürekli basın taşıdığım halde, basında 45 yılını doldurmuş bir gazeteci olarak, şu anda benim basın kartım yok!..
Hiç derdim değil!.. Al senin olsun o kart!.."
Ancak, bu yasada mesele başka.
Bu yasa çerçevesinde, kendine göre belli ölçüler uygulayacak olan İletişim Başkanlığı'na basın kartı iptal etme ya da bir yıl ile beş yıl arasında basın kartı vermeme gibi yetki tanınıyor.
Üstelik, basın kartı verilmesi sadece o gazeteciyle bağlantılı değil, çalıştığı medya kuruluşunda da belli koşullar aranıyor.
Basın kartı kimlere, nasıl verilecek?..
"İletişim Başkanlığı'nın çıkartacağı yönetmelik ile!.."
Bu kuruma tanınan yönetmelik çıkarma yetkisi, medya kuruluşlarında aranacak koşullardan başlayarak, Anayasa'nın çalışma özgürlüğüne, halkın haber alma özgürlüğüne, haberleşme özgürlüğüne bütünüyle aykırı.
Asıl amaç belli:
İletişim Başkanlığı'nın yönetmelik çıkarma yetkisiyle bütün medyaya kendilerine göre şekil verme hevesi.
"Basın İlan Kurumu ve RTÜK'le muhalif medyaya yağdırılan cezalara, yaptırımlar dizisine şimdi bir de İletişim Başkanlığı ekleniyor.
Bu üçü bu yasanın bekçileri."
Uygulamayı önce bunlar yapacak, ardından mahkemeler, doğru bir habere 'bu yalan haberdir' ihbarıyla, başta gazetecileri ve de herhangi bir yurttaşı içeri atacak.
Bu arada...
"Yasa yerel basını unutmuyor....
Yerel basın da, benzer demir mengene ile sıkıştırılıyor."
Genel ifadeler
Belli ayrıntılarını aktardığım yasanın özü şu maddede:
"Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılır. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilen ceza yarı oranda artırılır".
Yazılı ve görsel medyayı, bütün yurttaşları ve bu arada özellikle sosyal medyayı bütünüyle engelleyen, tanıma muhtaç, genel ifadeler.
Seçime giderken, insanları sosyal medya paylaşımı yapmaktan korkutan düzenlemeler.
İyi anlatılırsa
Özgürlükleri en ağır biçimde tırpanlayan bu yasanın üzerinde durulacak başka maddeleri de var. En geniş özetle:
"Bu yasa ifade ve düşünce özgürlüğüne askeri darbe dönemlerinde bile görülmeyen kısıtlamalar getiriyor.
Halkın tamamına korku salmayı planlıyor.
Yasanın bekçiliğini ise, İletişim Başkanlığı ile Basın İlan Kurumu'na veriyor, RTÜK zaten üçüncü bekçi olarak, hazır vaziyette."
Muhalefet bu yasayı kapı kapı dolaşarak, halka iyi anlatabilirse, çekilen yoksulluk ve açlıkla birlikte, tek başına bu yasa bile, bunları çoktan sandığa gömer!..