Yarım yüzyıl geriye: Enflasyon ve ek borç yükü

Haber Tarihi: 23.12.2021

Yaklaşık yarım yüzyıl geriye gidiyoruz, güvensiz bir biçimde, diken üstünde...

Aman, ne kadar iyi!..

Dolar TL karşısında düşüyor.

Yaşasın!..

Faizi yükseltmeden, hatta faizi düşürerek, doları dizginliyoruz.

Yaşasın!..

Yoksa, krize çözüm mü bulunuyor?..

Yaşasın!..

Durun bir dakika, hemen o kadar sevinmeyin!..

Son kararla birlikte döviz düşüyor, TL değer kazanıyor.

Ama...

Sistemin işleyişi

Ama denilince, geniş bir döküm yapmak gerek.

Tayyip Erdoğan'ın önceki akşam bir formül açıklıyor. Buna göre:

"- Bankalarda açılan TL hesabı dövizdeki değişime bağlı kılınıyor, dövize endeksleniyor.

- Hesap açılış tarihi ile hesabın bitiş tarihi arasındaki kur değişimi hesaplanıyor.

- Vade sonunda TL'deki ana paranın getirisine, yani faizine bakılıyor.

- O getiri, yani elde edilen para, eğer para dövizde olsaydı, dövizin getireceği paranın altında ise, aradaki farkı Hazine ödüyor.

- Elde edilen para döviz artışının üstünde kalmış ise, mesele yok, elde edilen gelirden vergi alınmıyor."

Diyelim ki, bankaya 100 bin lira yatırıyoruz. 32 gün sonra, 100 bin lira 102 bin lira oluyor.

O 100 bin lirayı döviz olarak yatırmış olsaydık, diyelim ki, 32 gün sonra 102.500 lira olabilirdi. TL'ye yatırdığımız için 500 lira zarar ediyoruz, Aradaki 500 liralık zararı Hazine karşılıyor.

Yok, TL hesabı bize döviz hesabından daha çok gelir sağlamış ise, o zaman biz TL'ye yatırdığımız için karlı çıkmış oluyoruz. Bizim bu kazancımızdan vergi alınmıyor.

Böylelikle, parasını TL'ye yatıranlar kur düşüşüne karşı korunuyor, kur artışında ise, gelir elde etmiş oluyorlar. TL hesabını cazip hale getirmenin bir yöntemi olarak.

Örtülü faiz

Dün bütün iktisatçılar bunu "örtülü faiz" olarak yorumluyor.

Faizi doğrudan yükseltmek yerine, faiz dolaylı yoldan yükseltiliyor.

İslam'a göre, faiz "nass" ya...

İslam'da "faiz haram" ya...

Al sana faiz!..

O laflardan sonra, faizi artık yükseltemiyor, dolaylı yollara başvuruyor ve herkesin kafası karışıyor.

Güvensizlik

Sadece kafaların karışmasıyla kalmıyor. 

Açıkladığı formül sonucunda, dolar 18 liraya dayanmışken, dün sabah 11.39 TL'ye kadar geriliyor. Ancak, dün öğleye doğru yeniden yükselişe geçerek, 14.47'yi buluyor. Sonra yeniden 12.84 TL'ye iniyor, oynak mı oynak bir kur.

"Açıklamanın yarattığı ilk şok, etkisini yavaş yavaş kaybediyor."

Nedeni çok basit:

"Güvensizlik!.."

Nedeni çok basit:

"Dövizdeki çok hızlı iniş çıkış, piyasada fiyat belirsizliğine yol açıyor, birileri batıyor."

Hayat ve piyasa bütünüyle dövize endeksli olunca, batmak ve çıkmak kaçınılmaz hale geliyor.

Örneğin, birisi malını iki gün önce dolar üzerinden 17.30 TL'den alıyor, o malı işliyor ve satacak, ama dolar dün 13.47 lira. Ne oluyor şimdi?..

"O kişi zarar ediyor, zararını çıkarmak için malına zam yapması gerekiyor. 

- Satamazsa, batıyor.

- Satabilirse, zamlı fiyat enflasyonist baskıya yol açıyor.

Bu ekonominin geneli için olduğunda:

"1967 - 77 denemesindeki gibi, enflasyon artışına yol açıyor."

Kim ödeyecek?

Enflasyon artışı ciddi bir risk.

"İkinci risk, kur artışı."

Doların inip çıkması sadece bizim elimizde değil. Hele de, Amerikan Merkez Bankası önümüzdeki yıl üç kez faiz artışına gideceğini açıklamış ise, doların yeniden yükselmesi işten değil.

"Bu tam anlamıyla risk. Çünkü, TL'ye para yatıranlara, aradaki fark ödenecek deniyor.

O parayı ve riski Hazine karşılıyor."

Para yok, nasıl karşılıyor?..

Ya borçlanacak...

Ya da Merkez Bankası para basacak.  

İkisi de, enflasyonu arttıran sonuç.

Bir itiraf

Ayrıca...

Bu dolambaçlı sistem bir "itirafı" içeriyor.

Amaç iki türlü:

1- Doların fiyatını düşürmek.

2- Bankalarda bulunan döviz hesaplarının TL'ye dönmesini sağlamak.

Neden?

Çünkü, devletin elinde döviz yok!..

"Bu sistem, ‘Merkez Bankasında döviz yok' itirafının ta kendisi. Bu zaten biliniyor ancak, Erdoğan ikide bir, Merkez Bankası döviz rezervi olduğunu söylüyor ya...

Madem dövizin var, yurttaşların döviz hesaplarını TL'ye çevirmek için neden çeşitli yollar deniyorsun?.."

Temel soru

Bankalardaki yurttaşların özel tasarruf hesaplarında yaklaşık 260 milyar dolar var.

Bu sistem 1967 - 77 arasındaki deneniyor. O yıllarda Türkiye yine dövize muhtaç. Yurt dışında çalışan işçilerin tasarrufunu yurt içine çekmek amacıyla oluşan sisteme o tarihte "DÇM, Dövize Çevrilebilir Mevduat" adı veriliyor.

O tarihte beklenen sonuç alınmadığı gibi:

- Hazine'ye 2.5 milyar dolarlık yük getiriyor,

- Enflasyon daha da artıyor.

Bugün benzer sisteme gidiliyor. 

Bu çağrı, bu sistem bankalardaki döviz hesaplarını çözer, insanlar dolardan TL'ye geçer mi?..

"Bunun için siyasal iktidara güvenmek gerekiyor.

O güven yok.

Yani, o hesapların çözülmesi şimdilik zor görünüyor."

Biraz beklemek gerek.

Kaldı ki...

O ilk şoktan, doların hızla inişinden sonra, yeniden yükselme eğilimi, iktidar sahipleri için pek iyi haber değil.

Toparlarsak, istenen sonuç elde edilmez ise ki, 1967 - 1977'de denenmiş ve o sonuçları vermiş...

Yaklaşık yarım yüzyıl geriye gidiyoruz, güvensiz bir biçimde, diken üstünde:

"- Enflasyon artışı,

- Hazine'ye ek yük, sanki az borç varmış gibi, yeniden borçlanmak."

Ciddi riskler taşıyan bir model.








YALÇIN DOĞAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları