Karşımızda devlet- parti- din bileşiminden oluşan bir üçgen var
Yandaşlıkta sicili en kabarık gazeteler, hatta Cumhuriyet düşmanı olanlar dahil...
Birinci sayfalarında dün 23 Nisan Çocuk ve Egemenlik Bayramı haberlerine yer veriyor.
Yandaşlıkta sicili en kabarık TV kanalları...
Dün sabah 23 Nisan Bayramını kutlayan programlar yayınlıyor.
Buna karşılık...
Tayyip Erdoğan bu yıl 23 Nisan’da Anıtkabir’e yine gitmiyor.
Birkaç gün önce o ne yapıyor?..
Muhalefet liderleri ve partilerin binalarına kurşun sesleri, tekmeler, sözlü saldırılar ortasında...
Panik halinde, caminin ortasında son barutunu kullanıyor, siyasi mitingini camiye taşımaya kadar vardırıyor işi.
"Bunlar gelirse, Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracaklar" gibi, gerçekle zerre kadar ilgisi olmayan suçlamalar işin cabası.
Karşımızda devlet- parti- din bileşiminden oluşan bir üçgen var.
35 yıllık ihtiyaç ve 2048
Karadeniz’den gelen doğalgaz...
Rezerv miktarı, yüzde 164 zamdan sonra, yüzde 3’ü bulan indirimi ve devamıyla, o ayrı bir macera.
Enerji Bakanı Fatih Dönmez’in açıklamasına göre:
"Tüm konutların 35 yıllık ihtiyacını, toplam ihtiyacın ise, yüzde 30’unu karşılayacak doğalgaz var."
Bu durumda hemen bugünden başlayarak, doğalgaz ithalatını yüzde 30 düşürmek gerek, hemen bugün!..
Bakan Dönmez’in bu müjdesini duyunca, aklıma başka müjdeler geliyor.
2017’de Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu:
"İstanbul’un su ihtiyacını 2048’e kadar çözdük."
Ne kadar çözdüğü ortada. İstanbul yüreği ağzında, her gün barajlardaki su seviyesini izliyor.
Atış serbest, at istediğin kadar!..
2013’te Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım temel atma töreninde:
"Ankara- İzmir hızlı tren hattını üç yılda bitireceğiz."
Üç yıl değil, on yıl geçiyor, ortada hala hızlı tren filan yok.
Atış serbest, at istediğin kadar!..
Buna benzer palavra ve abartılarla dolu örnekler hiç az değil.
"Ben ekonomistim"
Karşısına yandaşları oturttuğu bir TV programında, "ben ekonomistim" diyerek, ekonomiden ne kadar iyi anladığını ilan eden Tayyip Erdoğan geçen hafta aynı mizansen içinde o ilanı vurguluyor:
"Faizi düşürdük, ne oldu?.. Battık mı?..”
Evet battık!..
Hem de çok kötü battık, yüz yıllık Cumhuriyet Tarihinin en ağır batışıyla battık.
Faizden örnekler
Faizi emir ve komuta zincirinde Merkez Bankası eliyle düşürüyor ya...
Şu anda politika faizi yüzde 8.5.
Ancak, 8.5 tek başına kalmış gibi!.. Çünkü, piyasada birden çok, 8.5’tan farklı faiz oranları geçerli.
Hatta...
Merkez Bankası bankalara yüzde 14 faizle borç veriyor. Bankalar Merkez Bankası’ndan yüzde 14’le aldıkları parayı yüzde 22 faizle Hazine’ye borç veriyor!..
Kaldı ki...
Bankalarda kredi faiz oranları yüzde 30’larda!..
Merkez Bankası faizi düşürdükçe, piyasada faiz yükseliyor!...
Dünyada böyle bir model gören var mı?..
Batma örnekleri
"Ekonomist Erdoğan’ın" iktidara geldiği 2002 yılında:
Enflasyon yüzde 29.7
Enflasyonda Türkiye şu anda Arjantin’den sonra dünyada ikinci, bir kaç ay önce yüzde 100’ü gören enflasyon şu anda resmi verilere göre, yüzde 50.51
Evet, battık işte!..
2002 yılında:
Dolar 1.5 lira
Şu anda bankalarda 19.39 lira, Kapalıçarşı’da 20.09 lira. TL’de bu ölçüde değer kaybına ek olarak, son günlerde bir de çift kur gibi, sağlıksız bir durum ortaya çıkıyor.
Evet, battık işte!..
2002 yılında:
Merkez Bankası’nda döviz rezervi 27.1 milyar dolar.
Şu anda Merkez Bankası döviz rezervi eksi 65 milyar dolar, tarihteki en düşük rezerv.
Evet, battık işte!..
2002 yılında:
Dış borç 113.9 milyar dolar.
Bugün 459 milyar dolar.
Evet, battık işte!..
Dünyada pek çok ülkede yurt dışından borç alırken, ortalama yüzde 1.5 ve en fazla yüzde 4 faizle borçlanıyor.
Türkiye yurt dışından yüzde 9.5 faizle borçlanıyor, çünkü Türkiye’yi ödeme riski içinde görüyorlar.
Evet, battık işte!..
2002 yılında:
Kişi başına düşen gelir sıralamasında dünyada 21. iken...
Bugün 9.961 dolarla 81. sıraya doğru geriliyoruz. Çalışanların milli gelirden aldıkları pay hızla azalıyor, yani yoksulluk artıyor.
Evet, battık işte!..
2002 yılında:
Bir milyon haneye yardım yapılırken...
Bugün 4 milyon 300 bin haneye sosyal yardım yapılıyor, hane başına 850 ile 1.250 lira arasında. Yardım edilen hane sayısı dört kattan fazla artıyor. Bu yoksulluk artış değil de, ne?..
Evet, battık işte!..
2009 yılında 200 liralık banknotlar piyasaya ilk çıktığında, karşılığı 130 dolar iken...
Bugün aynı 200 lira ancak 10.3 dolar ediyor. TL’deki kaybın bir başka göstergesi. O 200 lirayla bir kilo peynir, yarım kilo kuşbaşı et alınabiliyor.
Evet, battık işte!..
Dış ticaret açıkları, bütçe açıkları, olağanüstü israf, verilen onca söze rağmen, hiçbirinin tutmayışı...
Orta sınıfın çökmesi...
Bir ülke daha nasıl batar ki!..
Geriye camide mitinge bel bağlamak kalıyor.