Üç yıl önce yapılan o cennette dört bloğun üçü depremde yıkılıyor, pek çok kişi enkaz altında kalıyor.
"- Türkiye coğrafyasının, yaşadığımız toprakların yüzde 66'sı deprem kuşağında.
- Bu kadar büyük bir alanda bugün yaklaşık 57 - 58 milyon insan yaşıyor."
Tek başına bu rakamlar bile, bizim için en can alıcı, en hayati, en öncelik taşıması gereken konunun deprem olduğunu gösteriyor.
Anadolu'yu her yönden kesen faylar binlerce yıldır çeşitli büyüklüklerde depremler meydana getiriyor.
4 büyüklüğünden küçük binlerce deprem bir yana, 1903 yılından bugüne kadar kayıtlara can ve mal kaybına yol açan farklı şiddette 130 büyük deprem geçiyor, Erzincan, Varto, Lice, Düzce, Gediz, Dinar, Pülümür, Van, Malatya, Bingöl, Gölcük gibi büyük depremler.
"Bunca depreme rağmen, bizi deprem konusunda asıl uyandıran deprem galiba 1999 Gölcük depremi, resmi verilere göre 18 binden fazla insanın hayatını kaybettiği deprem."
Bugün?..
Bugün durum çok farklı.
Kurtarma çalışmaları halen büyük kent merkezlerinde, kırsal alana henüz çıkılmış değil, kasabalara, ilçelere henüz ulaşılmış değil.
O nedenle karşılaştığımız facianın can ve mal kaybı açısından boyutlarını henüz bilmiyoruz.
37 milyar dolar
1999 Gölcük depreminden sonra ülkeyi yönetenler konuya çok daha fazla ilgi gösteriyor. Deprem vergisi bunlardan biri.
Deprem vergisi, 99 Gölcük depreminden bir hafta sonra Bülent Ecevit başkanlığındaki DSP - ANAP - MHP koalisyonu tarafından bir yıllığına getiriliyor. Önce birer yıl uzatılıyor, 2003 yılında AKP bu vergiyi kalıcı hale getiriyor.
2021 yılında da, vergi oranı yüzde 7.5'tan yüzde 10'a çıkartılıyor.
Halk TV'de Emin Çapa'nın hesabına göre, yirmi üç yıldır toplanan deprem vergisi, ortalama döviz kuru üzerinden "37 milyar dolar" tutuyor.
Nerede 37 milyar?..
Tayyip Erdoğan'ın yanıtı:
"Harcanması gereken yere harcadık. Bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok."
Bugüne kadar neyin hesabını veriyor ki!..
AKP - MHP oylarıyla ret
1999 sonrasında depremle ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kuruluyor.
AKP döneminde de, birkaç kez benzer komisyonlar var, her sefer raporlar hazırlanıyor.
Hazırlanıyor da, ne oluyor?.. Tozlu raflarda kayboluyor.
"Bunların sonuncusu 16 Temmuz 2021 tarihini taşıyan beş yüz sayfalık rapor."
97 kuruluşla görüşülüp hazırlanan harika bir rapor. Depreme hazırlıktan tutun da, okullara deprem dersi konulması, zemin etütleri, arama / kurtarma faaliyetleri, kentsel dönüşüm, hatta şu anda çok sıkıntısı çekilen haberleşme ve telefon şebekesine kadar pek çok konunun ele alındığı, çözüm önerildiği bir rapor.
Mesleği jeolog olan CHP Adana milletvekili, o komisyonun üyesi Müzeyyen Şevkin ve arkadaşları sözü edilen rapordan hareketle üç ay önce yasa önerisi veriyor:
"Derhal Afet Bakanlığı kuralım, tehlike çok büyük!.."
Sonra ne oluyor?..
Ne olacak, yirmi yıldır ne oluyorsa, o oluyor.
"AKP ve MHP oylarıyla ret!.."
Şimdiki deprem yüzyılın felaketi evet, çok ağır bir felaket ama, etkileri bu ölçüde olmayabilirdi. Eğer önerilere kulak tıkanmasaydı.
Yedi kez imar affı
Kulak tıkanan başka bir konu...
"AKP yirmi bir yıllık iktidarında yedi kez imar affı çıkartıyor."
Ne demek bu?..
Binalar nasıl yapılmışsa yapılmış, yapılırken malzemeden çalınmış, çırpılmış, zemin etüdüne dikkat edilmemiş, denetime uğramamış...
Hepsini affediyor.
"Hangi hakla af?..
Her af hepimizin hayatını tehlikeye atmıyor mu?.."
Kaldı ki, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un üç yıl önce, 27 Şubat 2019'da müthiş bir itirafı var:
"Türkiye'de 6 milyon 700 bin riskli bina var."
Ne?..
Milyonlarca insan risk altında.
Buna rağmen imar affı!..
Bu sözü korkutucu biçimde tamamlayan bir başka açıklama İnşaat Mühendisleri Odası'na ait:
"İstanbul'da bir milyon konut hiç bir mühendislik hizmeti almadan inşa edilmiştir."
Bu kadar başıboşluk...
Bu kadar denetimsizlik...
Üstüne imar affı?..
Hangi hakla?..
5 bin yıl önce
Şimdi tarihe not düşmek zamanı.
Zeugma...
Depremin vurduğu ana merkezlerden biri olan Gaziantep'in Nizip ilçesine bağlı Belki Köyünde bulunan antik yerleşim yeri.
"Milattan Önce 3 bin yılından itibaren, yani beş bin yıllık yerleşim yeri."
Sonradan Büyük İskender'in bir generali tarafından Milattan Önce 300'lerde yeni bir kent olarak inşa ediliyor.
Fırat'ın iki yakasını birbirine bağlayan kent, "yolların kesiştiği yer" anlamına gelen "Zeugma" olarak adlandırılıyor. O tarihlerde 80 bin nüfusu var.
Milattan Sonra 200'li yıllarda Zeugma Roma İmparatorluğu'nun en görkemli kentlerinden biri.
"Tapınakları, mozaik ve freskleri, bitişik nizam yamaç evleri günümüze kadar geliyor."
11.600 yıl önce
Depremin amansızca vurduğu Gaziantep gibi...
Yine depremin vurduğu Şanlıurfa'ya 18 kilometre uzaklıkta Göbekli Tepe sit alanı.
"Dünyadaki en eski tarihi bina, Milattan Önce 9.600 - 9.500 yıllarında, yaklaşık 11.600 yıl önce yapıldığı tahmin edilen bir yer."
Taş sütunlarla örülmüş, araları taş duvarlarla bezenmiş, bir dizi büyük dairesel yapı. Sütunlar çeşitli motiflerle süslenmiş.
Zeugma ve Göbekli Tepe?.. Şu anda he alaka?..
Çok alaka!..
"7.7 ve 7.6 büyüklüğünde arka arkaya iki depremin vurduğu Gaziantep yıkılırken...
Oraya yakın 5 bin yıl önce yapılan Zeugma'da depremin hiçbir yıkıcı etkisi yok!..
Aynı depremin vurduğu Şanlıurfa ağır hasar alır ve binalar yıkılırken...
Oraya yakın 11.600 yıl önce yapılan Göbekli Tepe'de yıkılan tek bir sütun yok!.."
Hatay faciası
Depremden en çok etkilenen kentlerimizden biri Hatay. Ayakta kalabilen bina sayısı çok daha az, büyük çoğunluğu yıkılıyor.
Üç yıl önce...
"Hatay'ın gözde semtlerinden birinde lüks rezidanslar yapılıyor, dört bloktan oluşan bir site. Adı ‘Cennetten Bir Kare', dışarıdan bakınca, alımlı, çalımlı ve de çok pahalı.
Üç yıl önce yapılan o cennette dört bloğun üçü depremde yıkılıyor, pek çok kişi enkaz altında kalıyor."