AİHM’in bu kararı karşısında bizdeki yargı ne yapacak?.. Bizdeki iktidar sahipleri buna da, yine "tanımıyorum" etiketi mi yapıştıracak?.. Tanımazsa, nereye kadar!..
Gazeteci olsun olmasın, ama öncelikle gazetecileri ve ardından da "söyledikleri bir söz ya da yazdıkları bir yazıdan dolayı" haklarında dava açılan, tutuklanan yüzlerce kişiyi ve ayrıca, günü gelince binlerce kişiyi ilgilendiren bir karar var önümüzde.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Cumhuriyet davası nedeniyle verdiği karar ifade özgürlüğünün, insanların özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğini tespit ediyor.
101 sayfalık çok geniş ve ayrıntılı kararın ilk anda dikkat çeken yönleri şöyle:
- Karar oy birliği ile alınıyor.
- Kararda Türkiye’nin AKP’ye yakınlığı iddiasıyla, AİHM’e gönderdiği Türk yargıcın da imzası var.
- Türkiye AİHM’e başvuran Cumhuriyet’in sekiz eski çalışanına 16’şar bin Euro ödemeye mahkûm ediliyor.
"Hiçbir makul gerekçe yok"
Cumhuriyet’te çalışan on iki gazeteci hakkında dört yıl önce dava açılıyor. Suç ne?..
"Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, terör örgütüne yardım etmek!.."
FETÖ üzerine kitaplar yazan, herkesten önce FETÖ’yü deşifre eden Cumhuriyet’teki arkadaşlarımız
"FETÖ’cülükle suçlanıyor!.." Akıl ve mantık iflas ediyor, hukukla birlikte.
AİHM zaten bu durumu tespit ediyor, verdiği kararda:
"- Dava açmak ve tutuklamak için hiç bir makul gerekçe bulamıyor.
- Terör örgütüne hizmet edildiğine ilişkin hiç bir kanıt ya da belirti tespit edemiyor.
- İfade özgürlüğünün ihlal edildiğini belirtiyor.
- Kişisel özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğine yer veriyor.
- Yazılarda şiddet kullanılmasını özendiren hiçbir ifadenin bulunmadığını vurguluyor."
AİHM tek bir suç bile bulamıyor, dolayısıyla o arkadaşlarımız yıllarca boş yere hapis yatıyor.
O yılları, çekilen acıları şimdi kim ya da kimler geri getirecek?.. Hapis kararına imza atanlar şimdi ne düşünüyor?..
Rejim faktörü
AİHM kararında imzası bulunanlardan Litvanyalı yargıç Kuris görüşünü biraz daha genişletiyor:
"Tayyip Erdoğan’ın yargı kararlarına ilişkin sözleri yargıyı etkilemiş, yargı bu sözlerden dolayı Cumhuriyet’e yönelik meşru olmayan bir amaçla hareket etmiştir. Ayrıca, Cumhuriyet davası sadece başvuranlar üzerinde değil, diğer gazeteciler üzerinde de otosansür yaratmaktadır."
AİHM üyesi Litvanyalı yargıca göre:
"Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayacağına ilişkin açıklamaları, herhangi bir panelde bir anayasa hukuku profesörünün ettiği sözler gibi muamele göremez, çünkü yargıyı etkilemektedir."
AİHM aslında bu kararıyla Türkiye’de kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı, yargının siyasallaştığı otoriter rejimin özetini aktarıyor.
"Gazetecilik suç değildir"
Kararı okuduğunuzda, ortaya çıkan kaçınılmaz gerçek şu:
"Gazetecilik suç değildir."
Gazetecilikten ayrı olarak, ortaya çıkan çok genel bir veri var, onu da dün bir ara sohbet ettiğimiz değerli avukat Fikret İlkiz özetliyor:
"AİHM’in bu kararı bugüne kadar Türkiye ile ilgili davalarda ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ihlallerine ilişkin verdiği kararların üstüne çıkıyor, sadece gazetecileri değil, Türkiye’de en geniş anlamda ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini vurguluyor.
Örneğin, daha önce x davasında, gazetecilerin tutuklanarak gazeteciliğin ve ifade özgürlüğünün engellendiğini belirtiyor.
Ama, şimdiki kararında, gazetecilik ve haberciliği de dahil ederek, tutuklamanın bu işlevleri engellendiğini ve fakat aynı zamanda herkes için ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini belirtiyor."
Bu o kadar önemli ki, başta belirttiğim ve İlkiz’in de vurguladığı gibi, gazetecilerin tutuklanmasını aşan, söz ve yazılarından dolayı haklarında dava açılan, tutuklanan herkese özgürlük yolunu açıyor.
Emir - komuta zincirince kıvrananlar
Hep söylenir ya, o klasik söylem, "yargı bir gün herkese lazım olacak" diye...
İşte, bu karar tam da, öyle. Çok genel bir karar olduğu için hem tutuklu olanları, hem haklarında dava açılanları, hem de yargıyı ilgilendiriyor.
Bunun ne kadar farkındalar bilmiyorum, AİHM’in bu kararı her zamanki gibi yandaş medyanın ilgi alanı dışında kalıyor, tek satır bile söz etmiyorlar. "Cumhuriyet" kararı ya...
Oysa, biraz baksalar, "emir -komuta zincirini kırmaya yarayacak, cesaretleri varsa, kendilerini de özgür kılacak" bir karar. Eğer, esarete alışmamışlarsa!.. Eğer, esaret onların artık olağan hayat tarzı olmamışsa!..
Yarın bir gün, şu ya da bu nedenle, bugünkü otoriter rejim içinde yargının karşısına çıksalar, kendilerini koruyacak bir kalkan, işte bu AİHM kararı.
Ama, bu kararı yayınlamıyor ya da yayınlayamıyorlar!..
Uygulama
AİHM’in bu kararı karşısında bizdeki yargı ne yapacak?..
Bizdeki iktidar sahipleri buna da, yine "tanımıyorum" etiketi mi yapıştıracak?..
Tanımazsa, nereye kadar!..
Her geçen gün, her dosyada biraz daha genişleyen AİHM kararları, günü gelecek, bizdeki yargıyı kıpırdayamaz hale getirecek. AKP’yi de, iyice sıkıştıracak.
Çare?..
AİHM ve Anasaya Mahkemesi kararlarını tanımak...