210’da sıfır: Göz yaşartan uzlaşma!..

Hani bir "Tosuncuk" vardı ya, 120 bin kişiyi çarpıp, Güney Amerika’ya kaçarak, orada hayatın tadını çıkartan velet!.. Aftan o da yararlanıyor, iyi mi?

Haber Tarihi: 15.04.2020

İroni!.." AKP’nin son sihirli kelimelerinden biri...

Sokağa dökülen insanlara "ayı" diye hakaret eden o adam o gazetede (Sabah) hâlâ yazı yazmaya devam edecek mi?

Sokağa çıkma yasağının ilan edilmesiyle birlikte sokaklara çıkanlar ve hele de üst üste o görüntüler elbette kabul edilemez. Bir kısmı belki telaşla ve yanlış yaparak ve fakat bir kısmı da belki acil ihtiyaç nedeniyle sokağa fırlıyor.

Hangi nedenle olursa olsun...

Yaklaşık 250 bin insana "ayı" diye hakaret eden kişi, eğer hâlâ o gazetede (Sabah) yazıyorsa, demek ki, gazeteyi yönetenler, yayınlardan sorumlu olanlar da, aynı düşüncede!.. Demek ki, halka "ayı" denilmesine hak veriyorlar!..

Kim bilir belki de o yazıyı yazan kişi, gazeteyi yönetenlerle birlikte "ironi" yapıyor olmalı!..

İroni? Yani, söylenen sözün etkisin arttırmak için bir şeyin tersini söyleyerek alay etmek. Sonuçta alay etmek anlamında.

Bu söz "ironi", Meclis’ten geliyor, AKP yönetiminden, çok başka bir konuda.

"Ölsün" bedduası

Geçen gün önce CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel Meclis’te hapisteki aydınlardan, gazetecilerden, siyasetçilerden söz ederken, HDP eski milletvekili İdris Balüken’in adını andığı anda...

AKP sıralarından bir söz duyuluyor, bir AKP milletvekili "ölsün" diye bağırıyor. Şu nefrete, şu kine bakar mısınız?

Hangi AKP milletvekilinin söylediği gürültüye getiriliyor. O söz yine de, tutanaklara geçiyor. CHP ve HDP’den itirazlar yükselince, AKP Grup Başkan Vekili "bunu kim yaptıysa biz bulacağız, dinleyeceğiz o kayıtları ve gerekeni yapacağız" diyor.

Aradan dört gün geçiyor, AKP’de o yönde hiç bir hareket yok. Hareket olmadığı gibi, önceki gün sorulduğunda, AKP Grup Başkan Vekili, arkadaşını savunurcasına, "İroni yapılmış!.."

Demek ki, beddua etmek de, AKP döneminde "ironiye" dönüşüyor.

Örneğin, "açız" diye bağıran bir kadına, "geber" diye tweet atan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı da "ironi" yapıyor...

Ya da ilkokul çocuklarına, "ders diye", Adnan Menderes’in idam sahnesini gösteren de, ironi yapıyor!..

Hani o kişiler ceza alacak ve haklarında soruşturma açılacaktı, ne oldu, hangi sonuca varıldı?

Oysa, asıl ironi çok başka yerlerde.

"İroni" başlıkları

Virüsle mücadelede çeşitli kesimlere özellikle ekonomik anlamda katkı yapmak üzere kararlar alınıyor. Örneğin:

- Elektrik ve doğalgaz kesilmeyecek deniyor, ama Türkiye’nin pek çok yerinden şikayetler yükseliyor, "borcunuzdan dolayı kesildi" diye...

- Küçük esnafa kredi verildi deniyor ama, onlar krediyi almaya gittiklerinde, "vergi borcunuz var" deniyor ve krediye el konuyor.

- Sırf CHP’li belediye diye, bazı belediyelerin yoksul halka yemek dağıttıkları aşevlerinin paraları bloke ediliyor.

- HDP Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında hapisanelerde virüs görüldüğüne ilişkin yaptığı açıklamadan dolayı soruşturma açılıyor. İki gün sonra Adalet Bakanı hapisanelerde 79 kişide virüs tespit edildiğini, üç kişinin öldüğünü bildiriyor.

- Sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesine ilişkin CHP ve İyi Parti yasa önerisi getiriyor. Sırf muhalefet getirdi diye, AKP geri çeviriyor, ertesi günü benzer tasarıyı kendisi getiriyor.

- Tarım Bakanlığı 21 ilde yazlık ekimi yapılacak ürünler için tohum desteği verileceğini açıklıyor. Tohumlar gönderiliyor, ama örneğin Aksaray’da 204 bin dekar tarlada mısır ekimi yapılıyor, gönderilen mısır tohumu sadece üç dekara yetiyor.

- Türkiye’nin pek çok yerinde yetiştirilen ürünler için gönderilen tohumlar yetersiz kalıyor. Bu ciddi bir "gıda sorununa" yol açabilecek tehlike içeriyor. Bin dekara yetecek fasulye tohumu gönderiliyor, oysa orada on iki bin dekarlık fasulye tarlası var.

- İşsiz kalanlara yardım yapılacak deniyor, verilen yardım günde 39 lira 24 kuruş!..

Bunlar virüsle mücadelede "ironi" değil de ne?

*****

Salda Gölü ve ötesi

Tarihi 3 milyar 700 milyon yıl öncesine dayanan "Salda Gölü" için üç, beş ay önce "kesin korunacak hassas alan" denilmesine rağmen, "Millet Bahçesi" yapılması amacıyla çıplak ayakla bile basılmaması gereken beyaz kumlar üzerinden kamyon ve kepçelerle en nadide canlılara saldırılıyor. Oysa, Salda Gölü virüs nedeniyle ve doğru bir kararla, ziyaretçilere kapatılıyor ama, şimdi kamyonlar harıl harıl çalışıyor.

Ya da paraya bu kadar sıkışmışken, Cumhurbaşkanlığına on dört tane son model araç kiralamak... Kanal İstanbul ihalesi açmak...

Bunlar virüsle mücadelede "ironi" değil de, ne?

"Tosuncuk" da af kapsamında

Hırsızlara, dolandırıcılara, mafya babalarına hapisane kapıları açılırken, siyasetçiler, gazeteciler, aydınlar, avukatlar, kısaca düşüncelerinden dolayı mahkum edilenler içerde kalıyor.

Hatta, hani bir "Tosuncuk" vardı ya, 120 bin kişiyi çarpıp, Güney Amerika’ya kaçarak, orada hayatın tadını çıkartan velet!.. Aftan o da yararlanıyor, iyi mi?

Muhalefet partileri affın daha adil ve insani olması için büyük çaba gösteriyor, bu yönde Meclis görüşmelerinde toplam 210 (iki yüz on) önerge veriyorlar, AKP - MHP ortaklığı bunların bir tekini bile kabul etmiyor.

"Ben bilirim, ben yaparım" tavrının son örneği... İlerde derslerde "nasıl uzlaşılmaz" örneklerine yeni bir katkı...








YALÇIN DOĞAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları