Bir özne olarak "ulan"

Haber Tarihi: 28.11.2019


Google’a baktım, Recep Tayyip Erdoğan’ın "ulan" dediği konuşmalar ile ilgili olarak 0,33 saniyede 581 bin sonuç çıktı

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, kendisi için "Ulan böyle bir grup başkan vekilliği olmaz" diyen CHP Grup Başkan Vekili Engin Özkoç’u dava etmek için avukatlarını görevlendirmiş, olayı incelettiriyormuş.

Normal olarak Engin Bey’in annesi oğluna zaten söylenmesi gerekeni söylemiş olmalı: "Oğlum, ayıp değil mi, erkek ya da kadın, bir insana böyle hitap edilir mi?" diye.

Bu görev evlerde genellikle annelere düşer çünkü.

Hatırladığım kadarıyla Engin Özkoç da zaten bu "ulan" kelimesi için özür dilemişti.

Ama belli ki Özlem Hanım’ın öfkesi geçmiyor!

Ne de olsa oy durumları kritik, şöyle meydan nutuklarında kullanılabilecek helalinden bir mağduriyet çıksın, "Başı örtülü bacıma yan gözle baktılar" muhabbeti alevlensin istiyor.

Bunu söylemek benim üstüme vazife sayılmaz tabii ama Özlem Hanım ateşle oynuyor farkında değil.

Memleketin gül gibi hâkimlerini, savcılarını fena halde sıkıntıya sokacak, haberi olsun.

Kimi savcılar ve hâkimler, her gün Garfield gibi televizyon ekranına yapışıp Reis’in dediklerini ezberliyorlar ki kime dava açsınlar, kime açmasınlar, kimi tutuklayıp kimi bıraksınlar karar verebilsinler!

Ve heyhat! En çok duydukları kelimelerden biri de kuşkusuz ki "ulan" kelimesi.

Google’a baktım, Recep Tayyip Erdoğan’ın "ulan" dediği konuşmalar ile ilgili olarak 0,33 saniyede 581 bin sonuç çıktı.

Kimler yok ki bu "ulan" hitabından nasibini almayan.

Recep Tayyip Erdoğan’ın zaviyesinden bakınca, yaşını başını almış Hüsamettin Cindoruk’tan tutun, CHP ve HDP yöneticilerine, "yetmez ama evetçilere" kadar bir dizi "ulan" yaşıyor ülkemizde.

Hatta 24 Kasım 2018 günü kendi partisinin yöneticilerine bile söylemiş: "Ulan beni de Kemal Kılıçdaroğlu gibi konuşturdunuz."

Gerçi bu sözleri söylerken mikrofon kapalı zannediyormuş ama olsun, duyan duydu bir kere.

Neredeyse iki ayda bir kere, bir kişi ya da gruptan söz ederken bu "hitap tarzını" tercih ediyor.

Tabii sizi yanıltmak istemem, oturup tek tek gün saymadım, ama yaklaşık böyle bir istatistik çıkıyor.

Bu durumda savcılar ve hâkimler Özlem Hanım’ın davasıyla ilgili nasıl bir karar vereceklerini de haliyle şaşıracaklardır.

Çünkü savunma avukatları Reis’i örnek olarak gösterebilirler. Gerçi "sui misal, misal sayılmaz" derler ama yine de bu değnek hangi ucundan olursa olsun tutulabilecek bir şey değil.

Özlem Hanım’ın bu girişimi ile ilgili haberleri okuyan savcı ve hâkimleri de bir karın ağrısıdır almıştır mutlaka.

*******

"Ortak" müteahhitlere söylese daha doğru olacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomideki toparlanma sürecinin hızla ilerlediğini anlattı ve şunu söyledi:

"Tüm milletime sesleniyorum: Bırakın doları moları; paramıza, Türk Lirası'na dönelim. Türk Lirası artık kaybettirmiyor. Milliliğimizi, yerliliğimizi burada da gösterelim."

Bu sözlerini okurken gözlerim hafifçe nemlenmedi de değil. Yaşım ilerledikçe daha da duygusal oluyorum sanırım.

Biz Türkler vallahi çok garip insanlarız.

Bir yandan işverenler, diğer yandan devlet bizlere maaş ödemek için para yetiştiremiyor.

Biz de çuvalla kazandığımız bu paraları dolara, Euro’ya çeviriyor ve sonra parasızlıktan şikayet ediyoruz.

Bütün paranı dövize yatırırsan elinde tabii ekmek alacak para kalmaz.

Ondan sonra da bakıyorsun herkeste bir çok bilmiş solcu ağızları: Ücretler düşükmüş de, hayat pahalıymış da, evde çocuklar açlıktan yorganları yemiş de filan!

Onun için Cumhurbaşkanı’nın bu uyarısını çok yerinde buldum.

Hepimiz milli ve yerli olmalıyız arkadaşlar, o vakit sırtımız yere hiç gelmez!

Şaka bir yana, Cumhurbaşkanı, acaba milletin gerçekten bu durumda olduğuna kendisi de inanıyor mu?

Yoksa onu dolduruşa getirip, sanki bütün millet dolar topluyormuş gibi konuşturtan Damat Bakan gizli bir oyun peşinde mi?

Benim görebildiğim kadarıyla gerçek döviz talebi, milletten değil daha çok devletten kaynaklanıyor.

Bütün köprüleri, otoyolları, hastaneleri yandaş müteahhit yaratacağız diye yap işlet devretçilere dolar üzerinden verdiler.

Devlet her ay geçmeyenlerin ödemesi gereken ile geçenlerin ödediklerinden eksik kalanları döviz olarak bu müteahhitlerin banka hesaplarına tıkır tıkır yatırıyor.

Öyle böyle değil, toplamı milyar dolarları buluyor.

2023 yılına kadar "kamu-özel işbirliği" projelerine ödenecek para 325 milyar dolara ulaşıyor.

Onun için Reis’e önerim, milletin yüz-iki yüz doları ile uğraşmayı bir kenara bırakması, gözünü yandaş müteahhitlere çevirmesidir.

Ne de olsa "iş ortağı" sayılırlar, biri yapıp işletiyor, diğeri devir alana kadar eksikleri kapatıyor.

Onlara dese ki "Arkadaşlar yerli ve milli olalım, gelin bu dolardan vazgeçin, Türk Lirası gibi para var mı?"

Milletin annesiyle ilgili terbiyesiz sözler söyleyen Cengiz Bey’in yüzünü o an görmeyi ne kadar çok isterim!


* * *

Haydi Binali Bey, açıkla kurtul

Antalya’da büyüdüm, hayalci bir çocuktum. 3 metrelik bir kayıkta kürek çekip falezlerdeki oyuklarda, mağaralarda korsanların unuttuğu hazineleri ararken büyüyünce bir gemim olacağını hayal ederdim.

Benim olmadı ama maşallah kurban olduğum büyük Allah’ım, Binali Yıldırım Bey’in çocuklarına verdikçe verdi.

Gemilerinin sayısı bile belli değil, çünkü onu bile bizden saklıyor.

Kendisine bu nedenle kırgınım ama bu düşmanlık seviyesinde değil tabii.

Sorduğum sorular çok açık aslında:

Çocuklarınızın kaç gemisi var? Bu gemiler hangi kaynaklarla alındı? Kamu ya da özel bankaların kaynakları kullanıldı mı? Bu kaynaklardan yararlanmak için hangi mal-mülk teminat gösterildi? Bir memur ailesi, üç çocuk büyütürken, böyle teminatlar verebilecek kadar bir serveti hangi bilgiyle kazandı? Bu bilgiyi bizlerle paylaşsanız ve hepimiz zengin olsak, Türkiye daha çabuk kalkınmaz mı? Yerli ve milli zenginlerin sayısının artması, dedikoducu solcuların ağızlarını ebediyete kadar kapatmalarını sağlamaz mı?

Haydi Binali Bey, mahkeme günümüz yaklaşıyor, şunları açıklayın da hâkimleri filan boş yere meşgul etmeyelim!









MEHMET Y. YILMAZ İsimli Yazarın Diğer Yazıları