Bundan önceki yazımda yerel seçimler ile ilgili değerlendirmemde ‘Mersin’i alan Türkiye’yi de alır’ demiştim. Gerekçem, Mersin’in çoklu aktörlerin etkinliğinin, aktifliğinin siyasete ve sandığa yansıdığı bir kent olmasıydı. Bu düşüncemin varlığı geçmişe dönük olmakla birlikte, bugüne ve yarına da hitap ediyor.
15 gün öncesine ait yazıdan bugüne bir şeyler mi değişti?
Hayır, değişen bir şey yok, ancak gelişen çok şey var; Hem Mersin için hem de Türkiye’nin geneli için. Siyasette iddialı olmanın yanı sıra tedbirli ve mütevazı olmak, gelişmeleri itidal içinde takip etmek ve karşılamak gerekiyor. Son 15 günlük zaman diliminde Türkiye genelinde muhalefet ya da demokrasi güçleri olarak tanımlamamız gereken büyük çoğunluğun, demokrasi adına verdiği ortak mücadelenin finale doğru giderken ciddi yükselme gösterdiğine tanıklık ediyoruz.
Ekonomik ve siyasal gerileme iktidarın aleyhine ciddi bir düşüşün göstergelerini bize sunuyor. Bunun aksine tekçi yönetim anlayışına karşı muhalefet güçlerinin ortaya koyduğu performans, karşıda çarşıyı karıştırmışa benziyor ki, her türlü hile, desisenin nasıl olduğunu, ne şekilde kullanılacağını bize gösteriyorlar. Çünkü kaybetme korkusu krize dönüştü, oturdukları koltukların sallandığını görüyorlar.
**
‘Mersin’i kazanan Türkiye’yi de kazanır’ da hala ısrarlıyım, noktayı koyuyorum. Demokrasi güçlerinin desteğini alan Vahap Seçer kazanıyor, Türkiye kazanıyor. Mersin, Antalya, Adana’nın kazanımını görebiliyoruz. Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerin kafa kafaya mücadelesinin artıları CHP’li adayların şahsında giderek ivme kazanıyor, demokrasi güçlerinin kayıtsız şartsız desteği 31 Mart akşamına damgasını vuracak diye düşünüyorum. Zaten iktidar kanadının rahatsızlığı da, bu durumun netliğini az bir zaman kala görebiliyor olmalarından kaynaklanıyor.
**
Farklı ideolojik tercihleri olanların ülkenin geleceği için birbirlerini rahatsız etmeden ortak bir hedefe kilitlenmiş olmasını birlikte yaşam arzusunun varlığı ile izah etmenin yanı sıra, iktidarın rahatsızlığının nedeni olarak da değerlendirmek mümkün. İktidar sadece CHP’den rahatsız değil, ülkenin gidişinden memnun olmayan ve geniş muhalefet kitlesi içinde tavır alan herkesten, her kesimden rahatsız. İktidar, bunların yanı sıra özellikle Kürt seçmenden rahatsız, bunu çok net görüyor ve analiz edebiliyoruz. Son 10 gündür miting alanlarının birinci gündem maddesi haline getirilen Kürtlerin, Kürt seçmenin sandık ile ilgili kararlığını tespit eden iktidar, bir yandan ‘terörist’ tanımlamaları yaparken, diğer yandan ‘Kürt kardeşlerim’ diyerek, durumu kurtarma çabasını yansıtıyor!
**
Özellikle Büyükşehirlerde Kürt seçmen oylarının hem siyasetin hem de Türkiye’nin geleceğinde önemli rol oynayacağını en iyi iktidar biliyor. HDP’nin, HDP dışındaki Kürt seçmenin ‘demokrasi güçleri’ nin kazanımına yönelik kararlı duruşunu seçimlerden sonra sağlıklı analiz edersek, zayıflayan Türkiye demokrasisini yeniden canlandırmak el birliği ile mümkün. 31 Mart akşamından başarı ile çıkıldığında, demokrasiye sandıkla sahip çıkmanın ne kadar anlamlı, erdemli siyasi davranış biçimi olduğunu Türkiye halklarına ve Dünya halklarına da çok net anlatmış olacağız.