Sevgili Ahmet Kaya’nın anlattığı gibi, ‘Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça’ ..
İstanbul’dan Diyarbakır’a, Ankara’dan Bolu’ya, Artvin’e, Antalya’ya, Adana’ya, Mersin’e kadar. Hangisini söylesek, neresinden tutarsan tut, elimizde kalıyor. Belediyeleri bırakmak istememelerinin nedeni giderek daha çok anlayabiliyoruz. Biz anlıyoruz, anlamayanlar var.
Makam odasına sauna-hamam yaptırmış kayyum, anlamayanlar bu icraatı savunuyor. ‘Yaptırmış, evine mi götürmüş’ diye bir savunma mekanizması geliştiriyorlar.
‘Pes’ yani. Bizde evine götürmediğini biliyoruz. İtirazımız, makam odasındaki gereksiz şatafata, harcanmış gereksiz paraya. Adı üstünde ‘kayyum’, yani yedi emin. Hepimizin parasını keyfi için harcayamaz. Meseleye bu noktadan baktığımızda, vicdan devreye girer, yapılan kabul edilmez. Gerekçeler aranarak duruma meşruiyet kazandırılamaz.
Bizim amacımız, birilerini dövmek, birilerini övmek değil, yalan-yanlış varsa karşısında durmaktır.
O nedenle, vicdan ve ahlak diyoruz.
*
Bankamatikçilere ne diyeceğiz, sayısı belirsiz avantacı maaşçılara. Şimdilik ortaya çıkanlar ‘devede kulak’, daha neler çıkacak, zaman ilerledikçe bunları da göreceğiz. Bırakılan enkazlar öyle kolay inşa edilecek gibi değil. Olmadığını da hep birlikte göreceğiz.
İstanbul ısrarı da bu nedenledir. Diyarbakır, Bolu, Antalya, Adana ne ki! Asıl bombalar İstanbul’da. Belki de Diyarbakır’daki şatafatı hiç tartışmayacağız İstanbul’dakilere tanıklık ettiğimizde.
*
Güneş balçıkla sıvanmıyor, gerçeklerin, doğruların ne kadar üstü örtülürse örtülsün, bir gün mutlaka gün yüzüne çıkma gibi kötü bir huyu var.
Mesele o parti, bu partide değil. Mesele namuslu, dürüst, adaletli yönetim ile ilgilidir. Hırsızın, arsızın korunduğu, deşifre edilmediği, yargılanmadığı yönetimler, Halkın nezdinde, vicdanlarda mahkum olur, tahliyesi, beraatı mümkün olmaz.
İşte şimdi, vicdanlarda mahkumiyet zamanı. Koruyanda, korunan da vicdanların cenderesinde. Farkındalar, çırpınışlar bu nedenle.
‘Atı alan Üsküdar’ı geçti mi?