7 Haziran 2015 seçimlerinden başlayarak 23 Haziran 2019 tarihine kadar uzanan süreç, analiz edildiğinde demokrasi mücadelesi açısından tarihsel bir süreçtir.
AK Parti iktidarının duvarında açılan gedik; yenilenen 1 Kasım 2015 seçimleri ile ‘onarılmış’ gibi görünse de, yara pansuman edilmiş gibi lanse edilse de yıpranma payı hesap edilmediğinden, ülkenin yönetim biçiminden kaynaklı son kullanma tarihi zorlandı. 31 Mart akşamı demokrasi güçlerinin bu zorlamanın karşısında oluşturduğu set, onarılmış duvardaki gediği daha da büyüttü, pansuman edildiği sanılan yarayı daha da derinleştirdi.
23 Haziran denemesi ise, İstanbul’dan tüm Türkiye’ye ‘yenilmezlik’ unvanının kalıcı olmadığını gösterdi. Ben, 7 Haziran 2015’ten 23 Haziran 2019’a kadar uzanan süreci demokrasi güçlerinin mevcut koşullar altında tecrübesini, becerisini artırarak, gücünü doğru yerde doğru zamanda kullandığı kanaatindeyim. Bu zaman diliminde o kadar şey oldu ki ülkede, hepimizin dudaklarını uçuklattı. Ölümler, kentlerin, ilçelerin, beldelerin yıkımı, ardından başlayan tutuklamalar, birbirinden uzak ideolojik bakış açısına sahip kitleleri, partileri, kurum ve kuruluşları, iktidarın yok saydığı bütün kesimleri ortak paydada buluşturdu. Demokrasi mücadelesinin uzun soluklu bir mücadele olduğuna bir kez daha tanıklık ettik.
Özünde, iktidar demokrasi mücadelesinin fitilinin Gezi direnişi ile ateşlendiğini gördü ve analiz etti. İktidarının daha da devam ettirmek ve daim kılmak adına tedbirlerini almaya başladı. Yeni Anayasa, MHP ittifakı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile iktidarını halen devam ettiren AK Parti, yönetimi ve tabanı ile mevcut durum itibarıyla aynı ortak görüşü paylaşıyor, yolun sonuna geldiklerini biliyorlar ve bunu kapalı kapılar ardında olsa da açıkça ifade ediyorlar.
Türkiye’nin bütün coğrafyalarında yaşayan halklar, demokrasi mücadelesine verdiği katkıyı 31 Mart yerel seçimlerinde, yenilenen İstanbul seçiminde çok net iktidarın gözüne soktu. Bu anlamda, HDP ve onun dışındaki Kürt seçmenin demokratik siyaset anlayışının hayata geçirilmesi yönündeki kararlı tavrı, 2015’ten 2019’a uzanan, tarihsel süreç olarak adlandırdığım dönemin sonuna, demokrasi adına ciddi bir damga vurdu. Dönemin sonunu tarihsel kronoloji olarak değerlendiriyorum, aslında yeni bir dönemin başlangıcına ciddi bir katkı olarak görmek gerekir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüyüşünün İstanbul’da, Adalet Kurultayı’nın Çanakkale’de sonlanmış olduğunu değerlendirenlere, gelinen noktada demokrasi mücadelesinin hiçbir zaman sonlanmayan, uzun soluklu bir mücadele olduğunu anlamaları için dünyadaki demokrasi mücadelelerinin tarihini gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum.
SON SÖZ; birbirinden farklı ideolojik düşüncelere sahip olanların farklı alanlarda verdiği uzun soluklu demokrasi mücadelesinin ortaklaşmasının yarattığı sinerji, gelecek için Türkiye halklarına umut oldu. Bu umudu daha da yükseklere taşımak, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun misyonuna hitap ediyor. Ülkeyi yeni yüzyıla hazırlayacak yeni bir parti anlayışı ile birlikte çağdaş ilkelerle donanmış kadroların oluşturulması beklentilerine cevap olacak hazırlıkların mutlaka başlaması gerekiyor, Edirne’den Kars’a kadar. CHP tabanının, farklı ideolojileri temsil eden kesimlerin, bütün demokrasi güçlerinin beklentisi de bu yönde. Sağ’ın alternatifi sağdır, siyasal İslam’ın alternatifi siyasal İslam’dır anlayış ve beklentileri bertaraf etmenin zamanıdır.