Siyaset dünyası da ‘magazin dünyası’ gibi oldu, sansürsüz, teyitsiz, alabildiğine özgür bir ‘Dünya’…
Kim kiminle, nerede, nasıl, ne şekilde var olmuş ya da olmamış, hiç fark etmiyor, ama, herkes her yer de… Herkes derken, bütün herkes değil elbette, siyasetle ve siyasetçiyle dans etmek isteyen, iktidar dileyen kesimler içindir bu ifadelerim.
Neyse yani, partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları ise, yurttaş bilincine ulaştığına inanan her yurttaş siyasetle dans etmek gibi bir sorumluluğu doğal olarak üstlenecektir. O sorumluluğun kıstasları da ayrıca tartışılır. İdeolojik, sosyolojik, bölgesel, ekonomik, sosyal, mezhepsel kaygıların yaşandığı ülkelerde yönetim anlayışını huzura erdirmek için siyasete, partilere yönelimin olması çok normal. Yönelim normal ama yönelimin aşırı yoğunluğu tedirgin ediyor!
Muhafazakâr ve sağ partilere yönelimi sırasıyla ideolojik, siyasi yakınlık, bölgesel faktörlerden kaynaklı olduğunu değerlendirmek mümkün. CHP’ye aşırı yönelimin, Milletvekili, aday adayı başvurusu manasında çok normal olmadığı görüşündeyim. CHP, herkesimin içinde yer alabileceği kitle partisidir, ceberut iktidardan kurtuluşun reçetesidir. Bu nedenle yönelim kıymetlidir, anlamlıdır, dikkate alınmalıdır. Ancak, her yönelenin de adım atar atmaz Milletvekili olma hakkı doğmuyor.
Aşırı yönelim beraberinde magazin dünyasında olduğu gibi dedikoduyu de gündeme getiriyor ki, şu an olan bu. Herkes kendini birinci sırada konumlandırmış, şu ya da bu kişiyle yaptığı görüşmelerden kaynaklı, ‘Garanti fonu’ sağlamış bir duruş sergileniyor. Günde en az 20-30 telefon alıyorum, ‘Falan kişi 1. Sıraymış’ diye. Sabahtan öğlene, öğleden akşama değişen isimler ve listeler var.
Bunların tamamı rivayet, bunların tamamı magazindir.
Cumhuriyet Halk Partisinde son karar mercii Parti Meclisidir, son toplantıda masaya konulan isimler üzerinde mutabakat önemlidir. Kim kime söz vermiş, söz almış, bunların hiçbiri geçerli değildir.
*
Bu siyaset mesleği bir miktar Müteahhitlik mesleğine benzerdir. Yüklenici firma karakterinde değerlendirildiğinde; hırsız müteahhit ile sağlam, namuslu müteahhit gibi düşünmek lazım.
Altyapı ile üst yapıyı birbirine uyumlu inşa eden müteahhit ile demirsiz, kolonsuz inşaat diken arasındaki farkı da ben anlatmayayım, depremden dolayı yurttaşlık ödevlerimizden olduğu için, arife tarif gerekmez. ‘Yol yapanlar’ ile ‘rol çalanlar’ arasına sıkışmış bir meslek olarak da tanımlamak mümkün.