Travmasız şeffaf güzergâh!

Haber Tarihi: 13.07.2020

‘Travmalar nasıl atlatılır’ diye hep düşünürdüm.

‘Ya atlatamazsak’ gibi garip ruh hallerinin sadece bende değil, herkeste olabileceği ihtimalini yakın plan göz önünde bulundurarak, atlatılabileceği kanaatini ile destekleyip, içten içe onarma safhalarından ya da testinden geçtim/geçiyorum.

Hiç birimizin planlamadığı bir yaşam güzergâhından geçerken, bütün mesele taşları yerli yerine oturtmak, kendinizle birlikte güzel insanların güzel yol arkadaşlığına zemin yaratmakmış aslında yaşam. O arkadaş topluluğundan biri/birileri eksilebilir, ancak güzergâh açık, yol devam ediyor.

Bütün mesele; doğru güzergâhı bulmak, o yolda yürüyebilmekte, çoklu iyi insanlarla. Kişisel anlamda olduğu gibi toplumsal anlamda da geçerlidir diye düşünüyorum, doğru güzergâhta doğru yolda, doğru insanlarla, yakın arkadaşlarla omuz omuza yürümenin hazzı.

Bu yolda, doğanın gereği yol arkadaşlığımızın bittiği yakınlarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız elbette olacaktır. Aynı şekilde, menfaatlerinin yolu bittiği için yol güzergâhından çekilenlerde olacaktır.

Elbette ikisi aynı şey değildir.

Birincisi; fiziki yapıları göz önünde olmasa da, yüreklerde, gönüllerde, beyinlerde varlıkları sizinle birlikte son yolculuklara kadar güzergâhta olacaktır.

İkinci kategori; Tehlikelidir. Fiziki yapıları var oldukça sürekli güzergâh değiştirirler. Yani, yağmur nerede ise toprağını oraya taşıyanlardır ki, yaşadığımız bu zaman diliminde sayıları gün geçtikçe artan insan varlıklarıdır.

**

Travma demiştik, atlatılır mı, atlatılamaz mı, gibi düşüncelerin gölgesinde değerlendirmiştik ya yukarıdaki girişte. Aslında bilinçli bir giriş yaptım yukarıda.

Neden derseniz?

Hiçbir travma bizim için ilk değil ki, 780 bin kilometrekarelik kapsama alanlı ülkede yaşadığımız toplumsal travmaları düşündüğümüzde şahsi travmaların öncelik hakkı yok oluyor zaten.

Asıl olan, yaşadığımız toplumsal travmalardır ki, adlandıracak olursak;

‘Ekonomi, işsizlik, adaletsizlik, haksızlık, hukuksuzluk, gazeteci tutuklamaları, özgürlüklerin kısıtlanması, barolar, Ayasofya.’

Bu kadar gündemi olan bir ülkede kişisel ve toplumsal travmadan kaçış olur mu, üstelik Corona denen bir illet bütün güzergâhları gasp etmiş iken!

Fırsatı fırsatçılığa dönüştüren kara bir zeminden şeffaf bir zemine nasıl geçeriz?

Her ne kadar soru işareti koyduysam da, umutsuz değilim.

Travmasız bir güzergâhta, şeffaf zeminde, iyi insanlarla birlikte yürüme olasılığının varlığına her zaman inananlardanım.

Belki de çok yakında! 








NACİ SAPAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları