Dürrizade’nin ruhu Diyanet’te hortladı

Haber Tarihi: 03.09.2019


Mustafa Kemal’i unutturmak, tarihten silmek için yaptıkları her şeyin, tam tersi sonuçlar verdiğini gördükçe, eminim Meşihat’ta çubuğunu tüttürürken Kuvayı Milliye zaferlerini haber alan Dürrizade’nin yaşadığına benzer kabuslar yaşıyorlardır

Büyük Zafer’in yıl dönümü nedeniyle camilerde okutulan hutbelerde Atatürk’ten hiç söz edilmemesine doğrusunu isterseniz hiç şaşırmadım.

Diyanet İşleri Başkanlığı, zaten uzun süredir Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu gibi davranmıyor.

Kalplerinin taa derininde yatmakta olan Dürrizade ruhu, son on yılın siyasal gelişmeleriyle birlikte hortladı, durum bundan ibaret!

Memleketimizin Siyasal İslamcılarının, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına, saltanatın ve hilafetin kaldırılmasındaki rolleri nedeniyle “düşman gözüyle” baktıkları bir sır değil.

Bugün iktidarda bulunan kadro da kuşkunuz olmasın ki siyasal bilinçlenmelerini yaşamaya başladıkları ilk günden beri aynı durumda.

Arkalarındaki bütün ideolojik müktesebat, biraz da yalanlarla beslenmiş bu düşmanlıkla malul.

Kurtuluş Savaşı’na elbette itiraz edemiyorlar ama kafalarının içindeki örümcek, Kurtuluş Savaşı’nın başarılı olabilmesinde, onu yürüten kadroların rolünü görmelerini ve kabul etmelerini de engelliyor.

Damat Ferid hükümetinin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah gibiler aslında.

Dürrizade Abdullah, Kuvayı Milliye komutanlarının katli için beş ayrı fetvanın altına imza attı.

Tarihi geriye sarıp, “öyle olmasaydı, böyle olurdu” demek mümkün değil elbette.

Ama o gün Dürrizade gibi düşünenler hedeflerine ulaşabilmiş olsalardı, büyük olasılıkla bugün İstanbul, İzmir, Antalya, Maraş gibi şehirlerde bir Türk varlığından da söz edebilmek mümkün olamayacaktı.

Ve bu adamdan Türkiye Diyanet Vakfı’nın yayınladığı İslam Ansiklopedisi “Beyefendi” olarak söz ediyor.

Onun için Diyanet İşleri’nin bugün işbaşındaki Dürrizadelerinin hutbelerde Mustafa Kemal’den söz etmemesine hiç şaşırmayın.

Mustafa Kemal’i unutturmak, tarihten silmek için yaptıkları her şeyin, tam tersi sonuçlar verdiğini gördükçe, eminim Meşihat’ta çubuğunu tüttürürken Kuvayı Milliye zaferlerini haber alan Dürrizade’nin yaşadığına benzer kabuslar yaşıyorlardır.

*********

Gölgede durup, ışığı tutanlar

Türkiye’de siyasal iktidarların başı, basın özgürlüğüyle hiç bir dönemde hoş olmadı.

Cumhuriyet kurulduğundan beri çok kısa aralıklar hariç, iktidarlar basını baskı altında tutmayı, eleştiriyi önlemenin ve iktidarlarını sürdürmenin bir aracı olarak gördüler.

Ama hiç bir iktidar da bugünkü kadar baskıcı olmamıştı.

Siyasal gücü ve bu gücün arkasındaki ekonomik olanakları kullanarak basını yeniden dizayn etme hevesi ilk kez Turgut Özal ile ortaya çıktı.

Ama o yanlış ata oynamıştı, Asil Nadir’in çöküşü, bu planın da çökmesine neden oldu.

Sonrasında Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller de buna çok heves ettiler ama çapları ve sahip oldukları siyasal gücün hasarlı olması, bu hayallerinin gerçekleşmesine izin vermedi.

Recep Tayyip Erdoğan rejimi, bu işi doğrusu “bi hakkın” başardı.

Müteahhit havuzları, kamu ihaleleri ve kamu bankalarından kolay kredilerle Türkiye’de iktidara bağımlı bir basın yaratıldı.

Zannettiler ki gazeteleri ve televizyonları ele geçirirlerse, gazetecilik mesleğini de bitirebilecekler!

Tahmin edemedikleri şey, o devasa olanaklar olmadan da gazetecilik yapılabileceğiydi.

İşte T24! Dün 10. Yılını tamamladı.

Her türlü güç odağından ve iktidardan bağımsız olarak gazetecilik yapmanın mümkün olabileceğini dosta düşmana gösterdi.

Kuşkusuz ki çok eksiklerimiz var.

Kuşkusuz ki Türkiye’de halkın çıkarlarını savunabilmek için daha geniş bir haber ağına sahip olmamız gerek.

Ama bugün bu olanaklara sahip olmamamız, bir kenara çekilip, sessizce beklememizi de gerektirmiyor.

Tagore, “deniz kıyısında oturup suya bakarak, denizi geçemezsin” demiş.

İşte hepimiz buradayız.

Rejim, çalıştığımız kurumları ele geçirerek bizleri susturabileceğini zannetti ama başaramadı.

Bu meslekte 43 yılımı doldurdum, 44’e çok az kaldı.

Bu süre içinde Tagore’un şu sözünü de hiç unutmadım:

“Aleve aydınlığı için teşekkür et ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma!”

10 yıldır müteahhit havuzlarından, kamu kaynaklarından beslenmeyen başka bir gazeteciliğin mümkün olabildiğini gösteren arkadaşlarımızın çoğunu sizler tanımıyorsunuz.

Bizlerin imzaları, fotoğrafları görünüyor, onların emeği görünmüyor.

Başta sitenin kurucusu Doğan Akın olmak üzere, bu arkadaşlarımızın, fedakarlıkları olmasaydı, bugün karşınızda olamazdık.

Hepsine huzurunuzda birer birer teşekkür etmek istiyorum.

Sertuğ Çiçek

Bülent Özdoğan

Candan Yıldız

Gökçer Tahincioğlu

Tolga Şardan

Gonca Tokyol

Fatih Karagülle

Damla Pınar Uğantaş

Merve Bavra

İsmail Ahmet Yeniçeri

Deniz Işık

Kaan Kurtuluş

Melis Karaca

Faris Kasioğlu

Berk Özdemir

Emir Taha Yıldırım

Azra Ceylan

Gözde Yel

 









MEHMET Y. YILMAZ İsimli Yazarın Diğer Yazıları